5/19/2025
Yazarlık serüvenimin başlangıcı, Eymen’in doğuşu ve polisiye kurgulara olan tutkum…
Her normal insan gibi ben de çat diye mükemmel kurgular yaratmamıştım.
Henüz bir kariyer denir mi bilmiyorum ama bu “yazarlık” kariyerine başladığımda ortaokul Türkçe öğretmenimin bize her hafta şiir yazmamız gerektiğini söylediği o ödev ile şiire merak sardım ilk olarak. Yaşım da gereği çocukça şiirler yazmaya başladım. Asıl patlamam ise yine ortaokuldaki sosyal bilgiler hocamın yazdığım o tüm şiirleri bir dosyada toplayıp okulun sitesine ismimle koymasıyla oldu. Değer görüp ödüller almaktan bahsetmiyorum, 12 yaşındayım, ne kadar mükemmel eserler yazmış olabilirim değil mi?
Hayır.
Ama bana birinin yazdıklarıma verdiği değer ilham olmuş ve bunu ileri götürebileceğimi anlamıştım. Beni ne kadar yüreklendirdiğini belki o bile bilmiyordu. Ona hep minnettar kalacağım. Kitabımla bir gün ziyaret edebilmeyi iple çekiyorum.
Yine aynı yıllar… Mükemmel Wattpad zamanları. Ben ve kuzenim bu platformu o zamanlarda keşfetmiştik. Sabahlara kadar her şeyi okurdum. Okuma hızımı Wattpad’e borçluyum.
Platformu keşfettikçe birlikte bir şeyler yazabiliriz belki diye düşünüp elimizde ne fikir varsa bir kâğıda döktük. Tabii uzun süren bir alev değildi, kuzenim ne kadar uzun bir süreç olduğunu görüp üşenmiş ve beni fikirlerle baş başa bırakmıştı. Romantik gençlik roman kurgularıyla. Ben de 2016’ya kadar bu genre etrafında dolanıp durdum. Boşa çabaladığımı düşünüyordum ama şimdi geriye dönüp baktığımda bunların hep bir “yazarlık alıştırması” olarak bana geri döndüğünü gördüm. Yani aslında saatlerimi boş yere harcamış sayılmazdım.
Gelelim polisiyeye…
Ben her zaman polisiye alanında okumayı, izlemeyi ve araştırmayı kalpten sevmişimdir ve bu ilgimin birikimi bir akşam bana bir kurgu fikri olarak mucizelendi. Hemen kardeşimin boşta olan bir okul defterini ödünç aldım ve başladım konuyu uzun uzun yazmaya. Bir de başına tarih attım. 2016. Sonra defteri bir kenara attım. Romantik kurgularıma döndüm ama beni “o” kurgunun devamlı çağıran fısıltılarını duyuyordum. Alelacele üzerinde çalıştığım iki projeyi bitirdim. Zaten Wattpad üzerinden de öyle aman aman bir okuyucuya ulaşamamıştım -ki iyi ki ulaşamamışım!- bu nedenle bırakmak gerçekten doğru seçenekti.
“O” malûm kurgu, Eymen’in kendisiydi. Utanarak söylemeliyim ki, okuduğunuz-okuyacağınız Eymen’in kurgusu bugünkünden oldukça farklıydı. Sanırım uzmanlar haklı… Ergenlikte beyin gerçekten değişik çalışıyor.
Eğlenceliydi ama bir anlamda cringe geliyordu.
İlk taslak bittiğinde içime sinmedi. Çünkü çok fazla bilgi ve çok az olay vardı ve finalini yakıştıramamıştım. Üzerinde 2 yıl çalıştıktan sonra üniversite sınavları için hazırlanmaya başladım ve ilk sınavımda başarısız olduğum için yazı işlerine tamamen ara verdim. Yalnızca paragraf çözen sinir hastasına dönüştüm ve üniversiteyi kazandım. Üniversitede birkaç arkadaşıma okutmak istesem de polisiye sevmedikleri gerekçesiyle kimseyle paylaşamadım.
Ve… iyisiyle kötüsüyle bir pandemi geldi çattı. O pandemi gelmiş olmasaydı muhtemelen Eymen’i ya bırakmış ya da tamamen unutmuş olabilirdim.
Bugünkü görünümüne pandemi hayat verdi. O sürede hem üniversiteyi rahat okuyabilmenin hem de sabahlara kadar yazmanın tadına vardım. Ve bir polisiye kurgu böylece kalemimde son buldu… Demek isterdim ama happily ever after olmadı.
Ben kolay beğenen biri değilimdir. Kendime karşı bu durum her zaman böyledir.
Büyük oranda Eymen’in çamuru pandemide şekil almışsa da asıl haline bu yıl ulaştı. Çok uzun bir roman olduğu için birkaç yerden ret yedi. Değiştirmem, geliştirmem söylendi. Bunu bana söyleyen yayınevlerinin bastığı polisiyeleri de okudum ve inanın benim o ham dosyamın bile basılı o kadar polisiyeden daha yoğun bir potansiyeli vardı. Onlar basılan her sayfayı övgüyle paylaştı; ben ise yazdığım her cümlede neden daha iyi olamadı diye sorguladım. Ama bir şey fark ettim: Belki de benim kurgum, onların görmeye alıştığı kalıplara sığmayacak kadar farklıydı.
Söylediğim gibi, zaten kolay beğenen biri değilken bir de bu ret meseleleri özgüvenime ket vurdu ve ben gene yazmaya ara verdim. Bu süre zarfında 3 tane daha polisiye kurgum oldu ve bu yıl hem polisiyeye beni çeken sevgili Eymen’e hem de diğer 3’üne gereken plan/programı ve zamanı ayırabiliyorum. Yetişkinliğin ve okumuşluğun etkisini görebildiğiniz en iyi alan kesinlikle yazarken ortaya çıkıyor. Hâlen sevmediğim, cringe bulduğum şeyler var elbette ama şöyle de bir gerçek var:
Yazdığım hiçbir şey, beni reddeden o yayınevlerinin bastığı polisiyeler kadar kötü olmayacak. Onlar bu eserleri övgüyle paylaşıp okuturken… benim dosyam ne kadar kötü olabilir?Eğer yorumlamak isterseniz dosyam basılana dek “kitaplar” sekmesinde sizi bekliyor olacak.
İşte. Bir polisiye roman nasıl doğar derseniz, böyle. Zorlu değil. Kahrını çekmedim. Rus romanlarındaki gibi para için tefrika ettirip kendimi geçindirme derdim de olmadı. Öyle mükemmel destekler de görerek başlamadım, kaldı ki yakın çevrem bunu her zaman boş beleş bir uğraş olarak nitelendirdi.
Ama beni ben yapan şey buysa, devam edeceğim.
Bu arada söylemeden edemeyeceğim, hani bahsettim ya Eymen’i çok uzuuuun yazmışım diye. Heh, o hâlâ çok uzun diye romanı iki kısma ayırmış oldum. Sürpriz! İkinci kısmı duyuracağım günü merakla bekliyorum!
Sıradaki yazımda görüşmek üzere,
Edebiyatla kalın.
Henüz bir kariyer denir mi bilmiyorum ama bu “yazarlık” kariyerine başladığımda ortaokul Türkçe öğretmenimin bize her hafta şiir yazmamız gerektiğini söylediği o ödev ile şiire merak sardım ilk olarak. Yaşım da gereği çocukça şiirler yazmaya başladım. Asıl patlamam ise yine ortaokuldaki sosyal bilgiler hocamın yazdığım o tüm şiirleri bir dosyada toplayıp okulun sitesine ismimle koymasıyla oldu. Değer görüp ödüller almaktan bahsetmiyorum, 12 yaşındayım, ne kadar mükemmel eserler yazmış olabilirim değil mi?
Hayır.
Ama bana birinin yazdıklarıma verdiği değer ilham olmuş ve bunu ileri götürebileceğimi anlamıştım. Beni ne kadar yüreklendirdiğini belki o bile bilmiyordu. Ona hep minnettar kalacağım. Kitabımla bir gün ziyaret edebilmeyi iple çekiyorum.
Yine aynı yıllar… Mükemmel Wattpad zamanları. Ben ve kuzenim bu platformu o zamanlarda keşfetmiştik. Sabahlara kadar her şeyi okurdum. Okuma hızımı Wattpad’e borçluyum.
Platformu keşfettikçe birlikte bir şeyler yazabiliriz belki diye düşünüp elimizde ne fikir varsa bir kâğıda döktük. Tabii uzun süren bir alev değildi, kuzenim ne kadar uzun bir süreç olduğunu görüp üşenmiş ve beni fikirlerle baş başa bırakmıştı. Romantik gençlik roman kurgularıyla. Ben de 2016’ya kadar bu genre etrafında dolanıp durdum. Boşa çabaladığımı düşünüyordum ama şimdi geriye dönüp baktığımda bunların hep bir “yazarlık alıştırması” olarak bana geri döndüğünü gördüm. Yani aslında saatlerimi boş yere harcamış sayılmazdım.
Gelelim polisiyeye…
Ben her zaman polisiye alanında okumayı, izlemeyi ve araştırmayı kalpten sevmişimdir ve bu ilgimin birikimi bir akşam bana bir kurgu fikri olarak mucizelendi. Hemen kardeşimin boşta olan bir okul defterini ödünç aldım ve başladım konuyu uzun uzun yazmaya. Bir de başına tarih attım. 2016. Sonra defteri bir kenara attım. Romantik kurgularıma döndüm ama beni “o” kurgunun devamlı çağıran fısıltılarını duyuyordum. Alelacele üzerinde çalıştığım iki projeyi bitirdim. Zaten Wattpad üzerinden de öyle aman aman bir okuyucuya ulaşamamıştım -ki iyi ki ulaşamamışım!- bu nedenle bırakmak gerçekten doğru seçenekti.
“O” malûm kurgu, Eymen’in kendisiydi. Utanarak söylemeliyim ki, okuduğunuz-okuyacağınız Eymen’in kurgusu bugünkünden oldukça farklıydı. Sanırım uzmanlar haklı… Ergenlikte beyin gerçekten değişik çalışıyor.
Eğlenceliydi ama bir anlamda cringe geliyordu.
İlk taslak bittiğinde içime sinmedi. Çünkü çok fazla bilgi ve çok az olay vardı ve finalini yakıştıramamıştım. Üzerinde 2 yıl çalıştıktan sonra üniversite sınavları için hazırlanmaya başladım ve ilk sınavımda başarısız olduğum için yazı işlerine tamamen ara verdim. Yalnızca paragraf çözen sinir hastasına dönüştüm ve üniversiteyi kazandım. Üniversitede birkaç arkadaşıma okutmak istesem de polisiye sevmedikleri gerekçesiyle kimseyle paylaşamadım.
Ve… iyisiyle kötüsüyle bir pandemi geldi çattı. O pandemi gelmiş olmasaydı muhtemelen Eymen’i ya bırakmış ya da tamamen unutmuş olabilirdim.
Bugünkü görünümüne pandemi hayat verdi. O sürede hem üniversiteyi rahat okuyabilmenin hem de sabahlara kadar yazmanın tadına vardım. Ve bir polisiye kurgu böylece kalemimde son buldu… Demek isterdim ama happily ever after olmadı.
Ben kolay beğenen biri değilimdir. Kendime karşı bu durum her zaman böyledir.
Büyük oranda Eymen’in çamuru pandemide şekil almışsa da asıl haline bu yıl ulaştı. Çok uzun bir roman olduğu için birkaç yerden ret yedi. Değiştirmem, geliştirmem söylendi. Bunu bana söyleyen yayınevlerinin bastığı polisiyeleri de okudum ve inanın benim o ham dosyamın bile basılı o kadar polisiyeden daha yoğun bir potansiyeli vardı. Onlar basılan her sayfayı övgüyle paylaştı; ben ise yazdığım her cümlede neden daha iyi olamadı diye sorguladım. Ama bir şey fark ettim: Belki de benim kurgum, onların görmeye alıştığı kalıplara sığmayacak kadar farklıydı.
Söylediğim gibi, zaten kolay beğenen biri değilken bir de bu ret meseleleri özgüvenime ket vurdu ve ben gene yazmaya ara verdim. Bu süre zarfında 3 tane daha polisiye kurgum oldu ve bu yıl hem polisiyeye beni çeken sevgili Eymen’e hem de diğer 3’üne gereken plan/programı ve zamanı ayırabiliyorum. Yetişkinliğin ve okumuşluğun etkisini görebildiğiniz en iyi alan kesinlikle yazarken ortaya çıkıyor. Hâlen sevmediğim, cringe bulduğum şeyler var elbette ama şöyle de bir gerçek var:
Yazdığım hiçbir şey, beni reddeden o yayınevlerinin bastığı polisiyeler kadar kötü olmayacak. Onlar bu eserleri övgüyle paylaşıp okuturken… benim dosyam ne kadar kötü olabilir?Eğer yorumlamak isterseniz dosyam basılana dek “kitaplar” sekmesinde sizi bekliyor olacak.
İşte. Bir polisiye roman nasıl doğar derseniz, böyle. Zorlu değil. Kahrını çekmedim. Rus romanlarındaki gibi para için tefrika ettirip kendimi geçindirme derdim de olmadı. Öyle mükemmel destekler de görerek başlamadım, kaldı ki yakın çevrem bunu her zaman boş beleş bir uğraş olarak nitelendirdi.
Ama beni ben yapan şey buysa, devam edeceğim.
Bu arada söylemeden edemeyeceğim, hani bahsettim ya Eymen’i çok uzuuuun yazmışım diye. Heh, o hâlâ çok uzun diye romanı iki kısma ayırmış oldum. Sürpriz! İkinci kısmı duyuracağım günü merakla bekliyorum!
Sıradaki yazımda görüşmek üzere,
Edebiyatla kalın.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
POLİSİYE VE PSİKOLOJİ PODCAST - Bölüm 1
Eymen: Fransız Çıkmazı romanımın başkarakteri Eymen Erdem ile birlikte kendisinin seçtiği bir bölümü birlikte seslendirdik. Bir karakterle yan yana gelmenin ağırlığı başka. Bu bölümde sadece anlatmıyoruz, yaşıyoruz. Dinlemek için aşağıdaki gezinti çubuğunu kullanabilirsiniz.